Evrim teorisinin iddialarını yerle bir eden belki de en büyük gerçek, fosil kayıtlarıdır. Çünkü fosil kayıtları, dünya üzerindeki canlı türlerinin en küçük bir değişim dahi geçirmediklerini ve birbirlerine dönüşmediklerini bize gösteren somut kanıtlardır. Fosil kayıtlarına baktığımızda, canlıların bugün nasıllarsa yüz milyonlarca yıl önce de aynı olduklarını, yani hiçbir evrim geçirmediklerini görürüz. En eski çağlarda bile canlılar bugünkü benzerleriyle aynı mükemmel ve üstün özelliklere sahip olarak, kompleks yapılarıyla bir anda yeryüzünde belirmişlerdir.
Bu durum ise şu kesin gerçeği göstermektedir: Canlılar, evrim teorisinin hayali süreçleriyle oluşmamışlardır, yeryüzünde yaşayan gelmiş geçmiş tüm canlılar Allah tarafından yaratılmışlardır. Yaratılış gerçeği, canlıların geçmişten kalan kusursuz izleri ile bir kez daha sergilenmektedir.
125 milyon yıllık semender fosili ve günümüzdeki örneği. | Eğrelti otları ilk var oldukları andan itibaren aynı yapılarını korumaktadırlar. Yaklaşık 300 milyon yıldır aynı olan eğrelti otları, evrim teorisinin geçersizliğinin ispatlarından biridir. |
Evrim teorisinin geçersizliğini ispatlayan bulguların başında fosil kayıtları gelmektedir. Fosil kayıtlarında canlıların on milyonlarca yıl değişmeden yapılarını korudukları görülür. Resimde, günümüzde yaşayan bir böcek türü ve bu böceğin 50 milyon yıllık fosili görülmektedir. 50 milyon yıldır aynı olan bu böcek, evrimi yalanlamaktadır. |
En eski böcek fosilleri, Devonian devrine aittir. Daha sonraki Pennsylavanian devrinde ise çok sayıda farklı böcek türü bir anda ortaya çıkar. Örneğin hamamböcekleri aniden ve bugünkü yapılarıyla belirir. Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden Betty Faber, "350 milyon yıl öncesine ait hamamböceği fosillerinin bugünkülerle aynı olduğunu" bildirmektedir.1
Örümcek, kene ve kırkayak gibi canlılar gerçekte böcek değildir, ama çoğunlukla böcek olarak anılır. American Association for the Advancement of Science'ın 1983'teki yıllık toplantısında, bu canlılarla ilgili çok önemli fosil bulguları sunulmuştur. Örümcek, kene ve kırkayaklara ait olan 380 milyon yıllık bu fosillerin ilginç özelliği ise, yaşayan örneklerinden farksız oluşudur. Bulguları inceleyen bilim adamlarından biri, fosiller hakkında "sanki dün ölmüş gibiler" yorumunu yapmıştır.2
Uçan böcekler, yani sinekler de fosil kayıtlarında bir anda ve kendilerine özgü yapılarıyla ortaya çıkar. Örneğin Pennsylvanian devrine ait çok sayıda yusufçuk fosili bulunmuştur. Ve bu yusufçuklar günümüzdekilerle tamamen aynı yapıya sahiptir.
|
Burada ilginç olan bir nokta, yusufçuklar gibi sineklerin, kanatsız böcek türleriyle bir anda ortaya çıkmalarıdır. Bu da, kanatsız böceklerin zamanla kanatlanarak sineklere evrimleştikleri yönündeki varsayımı geçersiz kılar. R. Wootton ve C. Ellington, Biomechanics in Evolution adlı kitapta yer alan bir makalelerinde bu konuda şöyle yazarlar:
Amber (reçine) içinde yakalanarak fosilleşmiş 35 milyon yıllık sinek. Baltık denizi yakınlarında bulunan bu fosil de yine günümüzde yaşayan örneklerinden farksız. |
Böcekler, Orta ve Üst Carboniferous devirlerinde ilk kez ortaya çıktıklarında birbirlerinden çok farklıdır ve büyük bir bölümü de kanatlıdır. Bir kaç tane kanatsız ve daha ilkel böcek vardır, ama hiçbir ara form bilinmemektedir.3
Fosil kayıtlarında bir anda ortaya çıkan sineklerin önemli bir özellikleri de olağanüstü uçuş teknikleridir. İnsan saniyede 10 kere bile kolunu açıp kapayamazken, ortalama bir sinek, saniyede 500 kez kanat çırpma yeteneğine sahiptir. Üstelik her iki kanadını eşzamanlı olarak çırpar. Eğer kanatların titreşimi arasında en ufak bir uyumsuzluk olsa sinek dengesini yitirecektir, ama hiçbir zaman böyle bir uyumsuzluk olmaz.
R. Wootton, "Sinek Kanatlarının Mekanik Tasarımı" başlıklı bir makalede şöyle yazar:
Sinek kanatlarının işleyişini öğrendikçe, sahip oldukları tasarımın ne denli hassas ve kusursuz olduğunu daha iyi anlıyoruz... Son derece elastik özelliklere sahip parçalar, havanın en iyi biçimde kullanılabilmesi için, gerekli kuvvetler karşısında gerekli esnekliği gösterecek biçimde hassasiyetle biraraya getirilmişlerdir. Sinek kanatlarıyla boy ölçüşebilecek teknolojik bir yapı yok gibidir.4
Bu denli kusursuz tasarıma sahip canlıların, yeryüzünde bir anda ortaya çıkmalarının elbette evrimle açıklanması imkansızdır. Bu nedenle Paul Pierre Grassé "böceklerin kökeni konusunda tam bir karanlık içindeyiz" demektedir.5Böceklerin kökeni, açıkça yaratılışı doğrulamaktadır.
....................................................
Kaynakça:
1 M. Kusinitz, Science World, 4 Şubat 1983, s. 19
2 New York Times Press Service, San Diego Union, 29 Mayıs 1983; W. A. Shear, Science, vol. 224, 1984, s. 494
3 R. J. Wootton, C. P. Ellington, "Biomechanics and the Origin of Insect Flight", Biomechanics in Evolution, ed. J. M. V. Rayner ve R. J. Wootton, Cambridge, Cambridge University Press, 1991, s. 99
4 J. Robin Wootton, "The Mechanical Design of Insect Wings", Scientific American, cilt 263, Kasım 1990, s. 120
5 Pierre-P Grassé, Evolution of Living Organisms, New York: Academic Press, 1977, s. 30
0 yorum:
Yorum Gönder